Bir dinozorun anıları'ndan alınmıştır
1959'da trenle Madrid'den Roma'ya giderken, karşımda bir papaz oturuyordu. Esmer, ince uzun, orta yaşlı, yakışıklı bir adamdı. Assisi'li San Francesco'nun kurduğu Fransızken mezhebinin beyaz cüppesi vardı sırtında, belinde tahtadan kaim bir zincir, çıplak ayaklarında da sandallar. ("Sandalet" değil, "sandal" yazıyorum çok bilinçli olarak. Çünkü, Almanca bilmem ama, Fransızcada da, İngilizcede de "sandalet" diye bir sözcük yoktur. "Sandalet" turistik, sosyetik, virütik, trajedik, melodik ve daha niceleri gibi bizim bir uydurmamızdır. Türkçelerini kullanacağımıza, Avrupa dillerinden aldığımız sözcükleri bozarız. "Kaldırım" demeyiz de, "trotuar" yerine "tretuar" deriz. 'Şovinist" yerine "şovenist" deriz; "narsisist" yerine "narsist, terörist" yerine "terörist" deriz, "depresyon" yerine "deprasyon" deriz. Bozuk kullandığımız bu söz